Bu Blogda Ara

Dede Korkut Hikayeleri

BEYREK'İN ÖLÜMÜ

İÇ OĞUZ’A DIŞ OĞUZ’UN ASİ OLUP BEYREK’İN ÖLDÜĞÜ DESTANI BEYAN EDER HANIM


Üç Ok, Boz Ok bir araya gelse Kazan evini yağmalatırdı. Kazan tekrar evini yağmalattı. Amma Dış Oğuz beraber bulunmadı.
Sadece İç Oğuz yağmaladı. Ne zaman Kazan evini yağmalatsa helallisinin elini
tutar, dışarı çıkardı, ondan sonra yağma ederlerdi. Dış Oğuz beylerinden Aruz,
Emen ve diğer beyler bunu işittiler, dediler ki bak bak, şimdiye kadar Kazan'ın
evini beraber yağma ederdik, şimdi niçin beraber olmayalım dediler. Söz birliği
ile bütün Dış Oğuz beyleri Kazan'a gelmediler, düşmanlık eylediler.

Kılbaş derler bir kişi var idi. Kazan der: Bre Kılbaş bu Dış Oğuz beyleri daima
beraber gelirlerdi, şimdi niçin gelmediler dedi. Kılbaş der: Bilmez misin niçin
gelmediler. Evini yağmalattığın zaman Dış Oğuz beraber bulunmadı, sebep odur
dedi. Kazan der: Düşmanlık beslediler Öyle mi dedi. Kılbaş der: Hanım ben
varayım, onların dostluğunu düşmanlığını öğreneyim dedi. Kazan der: Sen
bilirsin, var dedi.



Kılbaş bir kaç adamla ata binip Kazan'ın dayısı Aruz'un evine geldi. Aruz da
altın gölgeliğini dikmişti, oğlanlarıyla oturmuştu. Kılbaş gelip Aruz'a selam
verdi. Der: Kazan darda kaldı, mutlaka dayım Aruz bana gelsin dedi. kara başım
bunaldı, üzerime düşman geldi, develerimi bağırttılar, kara koçta cins atlarımı
kişnettiler, kaza benzer kızımız gelinimiz darda kaldı, benim kara başıma gör
neler geldi, dayım Aruz gelsin dedi. Aruz der: Bre Kılbaş o vakit ki Üç Ok, Boz
Ok bir araya gelse o vakit Kazan evini yağmalatırdı, suçumuz neydi ki yağmada
beraber olmadık dedi. Daima Kazan'ın başına sıkıntılar gelsin, dayısı Aruz'u
daim ana dursun, biz Kazan'a düşmanız belli bilsin dedi. Kılbaş burada söylemiş,
görelim hanım
ne söylemiş :

Der:


Bre kavat

Kalkıp Kazan Han yerinden doğrulu verdi

Ala Dağda çadırını otağını dikti

Üç yüz altmış altı alp erenler yanına toplandı

Yemek içmek arasında beyler seni andı

Üstümüze düşman falan gelmedi

Ben senin dostluğunu düşmanlığını denemeğe geldim

Kazana düşman imişsin bildim



dedi. Kalkıp hoşça kol diyip gitti.


Aruz müteessir oldu. Dış Oğuz beylerine adam gönderdi: Emen gelsin. Alp Rüstem
gelsin, Dönebilmez Dülek Evren gelsin, geri kalan beyler hep gelsin dedi. Dış
Oğuz beyleri hep toplandı. Alaca büyük otağlarını düzlüğe dikti. Attan aygır,
deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi. Dış Oğuz beylerini ağırlayıp ziyafet
verdi. Der: Beyler ben sizi niye çağırdım biliyor musunuz? Dediler: Bilmiyoruz.
Aruz der: Kazan bize Kırbaş' ı göndermiş, elim günüm yağmalandı, kara başım
bunaldı, dayım Aruz bana gelsin demiş. Emen der: Ya sen ne cevap verdin? Aruz
der ki: Kılbaş'a dedim ki ne zaman ki Kazan evini yağmalatırdı. Dış Oğuz beyleri
beraber yağmalardı beyler gelir Kazan'ı selamlar giderdi, şimdi suçumuz ne oldu
ki beraber bulunmadık, bre kavat biz Kazan'a düşmanız dedim. Emen der: İyi
demişsin. Aruz der: Beyler ya siz ne dersiniz Beyler der: Ne diyelim, mademki
sen Kazan'a düşman oldun, biz de düşmanız dediler. Aruz ortaya Kur'an getirdi,
hep beyler el basıp and içtiler, senin dostuna dost ve düşmanına düşmanız
dediler. Aruz bütün beylere kaftan verdi. Döndü der: Beyler Beyrek bizden kız
almıştır, güveyimizdir, amma Kazan'ın inançlısıdır, gelsin bizi Kazan ile
banştırsın, diyelim getirelim, bize itaatkar olursa ne ala, olmazsa ben sakalını
tutayım siz kılıç üşüştürün parçalayın, aradan Beyreği kaldıralım, ondan sonra
Kazan ile işimiz hayır ola dedi.

Beyreğe mektup gönderdiler. Beyrek odasında yiğitleri ile yiyip içiyordu.
Aruzdan adam geldi, selam verdi. Beyrek selam aldı. Dedi: Hanım, Aruz size selam
ediyor, kerem etsin Beyrek gelsin bizi Kazan ile barıştırsın diyor. Beyrek
pekala dedi. Atını çektiler, bindi. Kırk yiğitle Aruz'un evine geldi. Dış Oğuz
beyleri otururken girip selam verdi. Beyreğe Aruz der: Biliyor musun seni niye
çağırdık? Beyrek der: Niye çağırdınız? Aruz der: Hep şu oturan beyler Kazan'a
asi olduk, and içtik. Kur'an getirdiler, sen de and iç dediler. Kazan’a ben asi
olmam diye and içti, söyledi:

Der :


Ben Kazanın nimetini çok yemişim

Bilmez isem gözüme dursun

Kara koçta cins atına çok binmişim

Bilmez isem bana tabut olsun

Güzel kaftanlarını çok giymişim

Bilmez isem kefenim olsun

Alaca büyük otağına çok girmişim

Bilmez isem bana zindan olsun

Ben Kazandan dönmem belli bil


dedi. Aruz öfkelendi, kavrayıp Beyreğin sakalını tuttu. Beyler Seyreğe kıyamadı.
Beyrek Aruz’un öfkelendiğini burada bildi. Söylemiş :
Der:


Aruz bana bu işi edeceğini bilseydim

Kara koçta cins atıma binerdim

Yapısı sağlam demir giyimimi giyerdim

Kara çelik öz kılıcımı belime bağlardım

Alın başa sağlam miğferimi geçirirdim

Kargı dalı altmış tutam mızrağımı elime alırdım

Ela gözlü beyleri yanıma katardım

Kavat ben bu işi duysam sana böyle gelir miydim

Aldatarak er tutmak karı işidir

Karından mı öğrendin sen bu işi kavat


dedi. Aruz der: Bre herze merze söyleme, kanına susama, gel and iç dedi. Beyrek
der: Vallah ben Kazan uğruna başımı koymuşum, Kazan'dan dönmem, ister yüz parça
eyle dedi. Aruz gene öfkelendi. Beyreğin sakalını sımsıkı tuttu. Beylere baktı,
gördü kimse gelmiyor. Aruz kara çelik öz kılıcını çekip Beyreğin sağ oyluğunu
kesti. Kara kana bulandı Beyreğin başı bunaldı. Beyler hep dağıldı, herkes atlı
atına bindi. Beyreği de bindirdiler, ardına adam bindirip kucakladılar.
Kaçtılar. Beyreği otağına yetiştirdiler. Cübbesini üzerine Örttüler. Beyrek
burada söyledi:

Der:



Yiğitlerim yerinizden halkın

Ak boz atımın kuyruğunu kesin

Arku Beli Ala Dağdan geceleyin aşın

Akıntılı güzel suyu delip geçin

Kazanın divanına koşup varın,

Ak çıkarıp kara giyin

Sen sağ ol Beyrek öldü diyin


Söyleyiniz : Namer Aruz dayından adam geldi. Seyreği istemiş, o da varmış, hep
Dış Oğuz beyleri toplanmış, bilmedik, yeme içme arasında Kur'an getirdiler,
Kazan'a biz asi olduk and içtik, gel sen de and iç dediler, içmedi ben Kazan'dan
dönmem dedi, namert dayın hiddetlendi, beyreği kılıçladı, kara kana bulandı
darda kaldı, yarın kıyamet gününde benim elim Kazan Han'ın yakasında olsun benim
kanımı Aruz'a koyarsa dedi. Bir daha söylemiş. Der:


Yiğitlerim Aruz oğlu Başat gelmeden

Elim günüm yağmalanmadan

Develerde develerimi bağırtmadan

Kara koçta cins atımı kışnetmeden

Akça koyunlarım meleşmeden

Akça yüzlü kızım gelinim ağlaşmadan

Akça yüzlü güzelimi Aruz oğlu Başat gelip almadan

Elimi günümü yağmalamadan

Kazan bana yetişsin

Benim kanımı Aruza koymasın

Akça yüzlü sevgilimi oğluna alı versin

Ahiret hakkını helal etsin

Beyrek padişahlar padişahı hakka vasıl oldu

Belli bilsin


dedi.


Beyreğin babasına anasına haber oldu. Ak evinin eşiğinde feryat koptu. Kaza
benzer kızı gelini ak çıkardı kara giydi. Ak boz otının kuyruğunu kestiler. Kırk
elli yiğit kara giyip mavi sorındılar. Kazan Bey'e geldiler. Sarıklarını yere
vurdulor, Beyrek diye çok ağladılar. Kazon'ın elini öptüler, sen sağ ol. Beyrek
öldü dediler. Namert dayın hile yapmış, çağırarak bizi aldılar, vardık. Dış Oğuz
beyleri size asi olmuşlar, bilmedik. Kur'an getirdiler, biz Kazan’a asi olduk,
sen de bize itaat et dediler, and içtiler. Beyrek ekmeğini çiğnemedi, onlara
itaat etmedi, dayın namert Aruz öfkelendi. Beyreği oturduğu yerde kılıçladı, bir
oyluğunu düşürdü, sen sağ ol hanım, Beyrek Hakka vasıl oldu, benim kanımı Aruz'a
koymasın dedi. dediler. Kazan bu haberi işitti, mendilini eline alıp hüngür
hüngür ağladı, divanda feryat figan kıldı. Hep orada olan beyler ağlaştılar.
Kazan vardı odasına girdi, yedi gün divana çıkmadı, ağladı oturdu.

Beyler toplandı divana geldi. Kazan’ın kardeşi Kara Göne der: Kılbaş var söyle
ağam Kazan gelsin çıksın, bir yiğit senin yüzünden aramızdan eksildi, hem
vasiyet eylemiş, benim kanımı koymayasın, alasın demiş, varalım düşmanı
haklayalım de, dedi Kılbaş der: Sen kardeşisin, sen var dedi. Velhasıl ikisi
beraber vardılar. Kazan'ın odasına girdiler. Selam verdiler, sen sağ ol hanım
dediler. Bir yiğit aramızdan eksildi, senin yolunda baş verdi, hayatının kanını
alalım size ısmarlamış, benim kanımı alsın demiş ağlamakla bir şey mi olur,
kalkıp gel yukarı dediler. Kazan der: Uygundur, acele cephaneyi yükletsinler
beyler hep binsinler dedi.

Bütün beyler bindi. Kozan'ın yağız al atını çektiler, bindi. Boru çalındı, davul
vuruldu. Gece gündüz demediler, koşturma oldu. Aruz'a ve bütün Dış Oğuz
beylerine haber oldu, işte Kazan geldi dediler. Onlar da asker toplayıp boru
çaldırıp Kazan'a karşı geldiler. Üç Ok, Boz Ok karşılaştılar.

Aruz der; Benim İç Oğuz'dan hasmım Kazan olsun Emen der: Benim hasmım Ters
Uzamış olsun. Alp Rüstem der: Benim hasmım Ense Koca oğlu Okçu olsun dedi. Her
biri bir hasım gözetti.

Alaylar bağlandı, ordular dizildi, borular çalındı, davullar dövüldü. Aruz Koca
meydana at tepti. Kazan’a seslenip bre kavat sen benim hasmımsın, sen gel beri
dedi. Kazan kalkan tuttu, mızrağını eline aldı, başının üzerinde çevirdi. Der:
Bre kavat namertlikle er öldürmek nasıl olur. ben sana göstereyim dedi. Aruz
Kazan'ın üzerine at sürdü. Kazan'ı kılıcladı, zerre kadar kestirmedi öteye
geçti. Sıra Kazan'a geldi. Altmış tutam alaca mızrağını koltuğa kıstı. Aruz'a
bir mızrak vurdu. Göğsünden şimşek gibi öteye geçti. At üzerinden yere yıktı.
Kardeşi Kara Göne'ye işaret etti. başını kes dedi. Kara Göne attan indi, Aruz'un
başını kesti. Dış Oğuz beyleri bunu görüp hep attan indiler, Kazan'ın ayağına
kapandılar,
suçlarının affını dilediler, elini öptüler. Kazan suçlarını bağışladı.
Seyreğin kanını dayısından aldı. Aruz'un evini talan ettirdi, elini gününü
yağmalattı. Yiğit beyler ganimet aldı. Kazan yeşil düzlüğe, güzel çimene çadır
diktirdi, otağını kurdu. Dedem Korkut gelip neşeli havalar çaldı. gazi erenlerin
başına ne geldiğini söyleyi verdi.


Hani dediğim bey erenler

Dünya benim diyenler

Ecel aldı yer gizledi

Fani dünya kime kaldı

Gelimli gidimli dünya

Son ucu ölümlü dünya



Akibet, uzun yaşın ucu ölüm, sonu ayrılık.


Dua edeyim hanım : ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın. Ak sakallı
babanın yeri cennet olsun. Ak bürcekli ananın yeri cennet olsun. Kadir Mevla
seni namerde muhtaç etmesin. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Amin
amin diyenler Tanrı'nın yüzünü görsün. Derlesin toplasın günahınızı Muhammed
Mustafa "ya bağışlasın hanım hey!...



BOĞAÇ HAN DESTANIBir gün Kam Gan oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı. Şami
otağını yer yüzüne diktirmişti Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde
ipek halıcığı döşenmişti. Hanlar hanı Bayındır yılda bir kerre ziyafet verip
Oğuz beylerini misafir ederdi. Gene ziyafet tertip edip attan aygır, deveden
erkek deve, koyundan koç kestirmişti. Bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ, bir
yere kara otağ kurdurmuştu. Kimin ki oğlu kızı yok, kara otağa kondurun, kara
keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden önüne getirin, yerse yesin, yemezse
kalksın gitsin demiştir. Oğlu olanı ak otağa, kızı olanı kızıl otağa kondurun,
oğlu kızı olmayana Allah Taala beddua etmiştir, biz de beddua ederiz, belli
bilsin demiş idi.

Oğuz beyleri bir bir gelip toplanmağa başladı. Meğer Dirse Han derlerdi bir
beyin oğlu kızı yok idi. Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:


Serin serin tan yelleri estiğinde

Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

Büyük cins atlar sahibini görüp homurdandığında

Aklı karalı seçilen çağda

Göğsü güzel koca dağlara gün vuranca



Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda sabahın ilk aydınlığında
Dirse Han kalkarak yerinden doğrulup, kırk yiğidini beraberine alıp Bayındır
Han'ın sohbetine geliyordu. Bayındır Han'ın yiğitleri Dirse Han'ı karşıladılar.
Getirip kara otağa kondurdular. Kara keçe, altına döşediler. Kara koyun
yahnisinden önüne getirdiler. Bayındır Han'dan buyruk böyledir hanım, dediler.
Dirse Han der: Bayındır Han benim ne eksikliğimi gördü, kılıcımdan mı gördü.
soframdan mı gördü, benden aşağı kimseleri ak otağa, kızıl otağa kondurdu, benim
suçum ne oldu ki kara otağa kondurdu dedi. Dediler: Hanım, bugün Bayındır
Han'dan buyruk şöyledir ki oğlu kızı olmayana Tanrı Taala beddua etmiştir, biz
de beddua ederiz demiştir dediler.Dirse Han yerinden kalktı, der: Kalkarak
yiğitlerim yerinizden doğrulun, bu garaip bana ya bendendir ya hatundandır dedi.



Dirse Han evine geldi. Çağırıp hatununa söyler, görelim ne söyler:

Deyiş Der:


Beri gel başımın bahtı evimin tahtı

Evden çıkıp yürüyünce servi boylum

Topuğunda sarmaşınca kara saçlım

Kurulu yaya benzer çatma kaşlım

Çift badem sığmayan dar ağızlım

Kavunum yemişim düvleğim

Görüyor musun neler oldu


Kalkarak Han Bayındır yerinden doğrulmuş, bir yere ak otağ, bir yere kızıl otağ,
bir yere kara otağ diktirmiş, oğulluyu ak otağa, kızlıyı kızıl otağa, oğlu kızı
olmayanı kara otağa kondurun, kara keçe altına döşeyin, kara koyun yahnisinden
önüne getirin, yerse yesin, yemezse kalksın gitsin, onun ki oğlu kızı olmaya
Tanrı Taala ona beddua etmiştir, biz de beddua ederiz demiş. Ben varınca gelerek
karşıladılar kara otağa kondurdular, kara keçe altıma döşediler, kara koyun
yahnisinden önüme getirdiler, oğlu kızı olmayana Tanrı Taala beddua etmiştir,
biz de beddua ederiz, belli bil dediler: Senden midir, benden midir, Tanrı Taala
bize bir topaç gibi oğul vermez nedendir, dedi, söyledi:

Der:


Han kızı yerimden kalkayım mı

Yakan ile boğazından tutayım mı

Kaba ökçemin altına atayım mı

Kara çelik öz kılıcımı elime alayım mı

Öz gövdenden başını keseyim mi

Can tatlılığını sana bildireyim mi

Alca kanını yer yüzüne dökeyim mi

Han kızı sebebi nedir söyle bana

Müthiş gazap ederim şimdi sana


dedi.

Dirse Han'ın hatunu söylemiş, görelim ne söylemiş. Der: Hey Dirse Han, bana
gazap etme, incinip acı sözler söyleme, yerinden kalk, alaca çadırını yer yüzüne
diktir, attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç keş, İç Oğuz'un Dış
Oğuz'un beylerini basma topla, aç görsen doyur, çıklak görsen donat, borçluyu
borcundan kurlar, tepe gibi et yığ, göl gibi kımız sağdır, büyük ziyafet ver,
dilek dile, olur ki bir ağzı dualının hayır duası ile Tanrı bize bir topaç gibi
çocuk verir, dedi.

Dirse Han dişi ehlinin sözü ile büyük bir ziyafet verdi, dilek diledi. Attan
aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi. İç Oğuz, Dış Oğuz beylerini
basma topladı. Aç görse doyurdu. Çıplak görse donattı. Borçluyu borcundan
kurtardı. Tepe gibi et yığdı, göl gibi kımız sağdırdı. El kaldırdılar, dilek
dilediler. Bir ağzı dualının hayır duası ile Allah Taala bir çocuk verdi. Hatunu
hamile oldu. Bir nice müddetten sonra bir oğlan doğurdu. Oğlancığım dadılara
verdi, baktırdı.

At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Her kemikli gelişir, kaburgalı büyür.
Oğlan on beş yasma girdi. Oğlanın babası Bayındır Han'ın ordusuna karıştı.

Meğer hanım. Bayındır Han'ın bir boğası var idi, bir de erkek devesi var
idi. O boğa sert tasa boynuz vursa un gibi öğütürdü. Bir yazın bir güzün boğa
ile erkek deveyi savaştırırlardı. Bayındır Han kudretli Oğuz beyleri île temaşa
ederdi. seyreder eğlenirdi.

Meğer sultanım, gene yazın boğayı saraydan çıkardılar. Üç kişi sağ yanından, üç
kişi sol yanından demir zincir île boğayı tutmuşlardı. Gelip meydanın ortasında
koyu verdiler. Meğer sultanım, Dirse Han'ın oğlancığı üç de kabile çocuğu
meydanda aşık oynuyorlardı. Boğayı koyu verdiler; oğlancıklara koç dediler.

O üç oğlan kaçtı. Dirse Han'ın oğlancığı kaçmadı. ok meydanın ortasında baktı
durdu. Boğa da oğlana sürdü geldi. Diledi ki oğlanı helak kılsın. Oğlan yumruğu
ile boğanın alnına kıyasıya tutup vurdu. Boğa geri geri gitti. Boğa oğlana sürdü
tekrar geldi. Oğlan yine boğanın alnına yumruğu île sert vurdu. Oğlan bu sefer
boğanın alnına yumruğunu dayadı, sürdü meydanın basma çıkardı. Boğa ile oğlan
bir hamle çekiştiler. İki kürek kemiğinin üstüne boğanın köpük bağlandı. Ne
oğlan yener, ne boğa yener. Oğlan fikreyledi, der: Bir dama direk vururlar, o
dama destek olur, ben bunun alnına niye destek oluyorum duruyorum dedi. Oğlan
boğanın alnından yumruğunu giderdi, yolundan sövüldü. Boğa ayak üstünde
duramadı, düştü tepesinin üstüne yikıldı Oğlan bıçağına el attı. boğanın basını
kesti. Oğuz beyleri gelip oğlanın basma toplandılar, aferin dediler. Dedem
Korkut gelsin, bu oğlana ad koysun, beraberine alıp babasına varsın, babasından
oğlana beylik istesin, taht alı versin dediler.

Çağırdılar. Dedem Korkut gelir oldu. Oğlanı alıp babasına vardı. Dede Korkut
oğlanın babasına söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:

Hey Dirse Han beylik ver bu oğlana

Taht ver erdemlidir

Boynu uzun büyük cins at ver bu oğlana

Biner olsun hünerlidir

Ağıllardan on bin koyun ver bu oğlana

Etlik olsun hünerlidir

Develerden kızıl deve ver bu oğlana

Yük taşıyıcı olsun hünerlidir

Altın başlı otağ ver bu oğlana

Gölge olsun erdemlidir

Omuzu kuşlu cübbe elbise ver bu oğlana.

Giyer olsun hünerlidir.


Bayındır Han'ın ak meydanında bu oğlan cenk etmiştir, bir boğa öldürmüş senin
oğlun, adı Boğaç olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin dedi. Dirse Han
oğlana beylik verdi, taht verdi. Oğlan tahta çıktı, babasının kırk yiğidini
anmaz oldu. O kırk yiğit haset eylediler, birbirine söylediler : Gelin oğlanı
babasına çekiştirelim. olur ki öldürür, gene bizim izzetimiz hürmetimiz onun
babasının yanında hoş olur, ziyade olur dediler. Vardı bu kırk yiğidin yirmisi
bir yana. yirmisi de bir yana oldu.

Önce yirmisi vardı, Dirse Han'a şu haberi getirdi, der: Görüyor musun Dirse Han
neler oldu, murada maksuda ermesin, senin oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı, kırk
yiğidini yanına aldı, kudretli Oğuz'un üstüne yürüyüş etti, nerede güzel ortaya
çıktı ise çekip aldı, ak sakallı ihtiyarın ağzına sövdü, ak bürçekli kadının
sütunu çekti, akan duru sulardan haber geçer, çapraz yatan Ala Dağ'dan haber aşar, hanlar hanı Bayındır'a haber varır, Dirse Han'ın oğlu böyle görülmemiş şey yapmış derler,
gezdiğinden öldüğün daha iyi olur. Bayındır Han seni çağırır, sana müthiş gazap
eyler, böyle oğul senin nene gerek, böyle oğul olmaktan olmamak daha iyidir,
öldürsene dediler. Dirse Han varın getirin, öldüreyim, dedi.
Böyle deyince hanım, o namertlerin yirmisi daha çıka geldi ve bir dedikodu onlar
da getirdiler. Der: Kalkarak Dirse Han senin oğlun yerinden doğruldu, göğsü
güzel koca dağa ava çıktı, sen var iken av avladı kuş kuşladı, anasının yanma
alıp geldi, al şarabın keskininden aldı içti. anası ile sohbet eyledi, babasına
kast eyledi, senin oğlun kötü çıktı hayırsız çıktı, çapraz yatan Ala Dağ'dan
haber geçer, hanlar hanı Bayındır'a haber varır, Dirse Han'ın oğlu böyle
görülmemişşey yapmış derler, seni çağırtırlar, Bayındır Han'ın katında sana
gazap olur, böyle oğul nene gerek, öldürsene dediler. Dirse Han der: Varın
getirin öldüreyim, böyle oğul bana gerekmez, dedi. Dirse Han'ın hizmetkarları
der: Biz senin oğlunu nasıl getirelim, senin oğlun bizim sözümüzü dinlemez,
bizim sözümüzle gelmez, kalkıp yerinden doğrul, yiğitlerini okşa beraberine al,
oğluna uğra, yanına alıp ava çık, kuş uçurup av avlayıp oğlunu oklayıp öldürmeğe
bak, eğer böyle öldürmezsen bir türlü daha öldüremezsin, belli bil dediler.

Deyiş

Serin serin tan yelleri estiğinde

Sakallı boza çalan çayır kuşu öttüğünde

Büyük cins atlar sahibim görüp homurdandığında

Sakalı uzun müezzin ezan okuduğunda

Aklı karalı seçilen çağda

Kudretli Oğuzun gelininin kızının bezendiği çağda

Göğsü güzel koca dağlara gün vurunca

Bey yiğitlerin kahramanların birbirine koyulduğu çağda


sabahın ilk aydınlığında Dirse Han yerinden kalktı. Oğlancığını yanına alıp kırk
yiğidi beraberine aldı, ava çıktı.

Av avladılar, kuş kuşladılar. O kırk namerdin bir kaçı
oğlanın yanına geldi, der: Baban dedi geyikleri kovalasın getirsin benim önümde
tepelesin, oğlumun at koşturuşunu, kılıç çalışını, ok atışını göreyim,
sevineyim, kıvanayım, güveneyim dedi, dediler. Oğlandır ne bilsin, geyiği
kovalıyordu, getiriyordu. babasının önünde vuruyordu. Babam at koşturuşuma
baksın kıvansın, ok atışıma baksın güvensin, kılıç çalışıma baksın sevinsin
diyordu. O kırk namertler derler: Dirse Han, görüyor musun oğlanı, kırda bayırda
geyiği kovalıyor senin önüne getiriyor, geyiğe atarken ok ile seni vurup
öldürecek, oğlun seni öldürmeden sen oğlunu öldürmeğe bak dediler.

Oğlan geyiği kovalarken babasının önünden gelip gidiyordu. Dirse Han Korkut
sinirli sert yayını eline aldı. Üzengiye kalkıp kuvvetle çekti, doğrultup attı,
oğlanı iki küreğinin arasından vurup çaktı, yıktı. Ok isabet etti, alca kanı
fışkırdı koynu doldu, büyük cins atının boynunu kucakladı yere düştü. Dirse Han
istedi ki oğlancığının üstüne gürleyip düştü. O kırk namert bırakmadı. Atının dizginim
döndürdü, yurduna gelir oldu.

Dirse Han'ın hatunu oğlancığınım ilk avıdır diye attan aygır, deveden erkek
deve, koyundan koç kestirdi. Oğuz beylerine ziyafet vereyim dedi. Toparlanıp
yerinden kalktı, kırk ince kızı beraberine aldı, Dirse Han'a karşı vardı. Başını
kaldırdı Dirse Han'ın yüzüne baktı. Sağ ile soluna göz gezdirdi, oğlancığını
görmedi. Kara bağrı sarsıldı, bütün yüreği oynadı, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Çağırıp Dirse Han'a söyler, görelim hanım ne söyler:


Beri gel başımın bahtı evimin tahtı

Han babamın güveyisi

Kadın anamın sevgisi

Babamın anamın verdiği

Göz açıp da gördüğüm

Gönül verip sevdiğim

A Dirse Han

Kalkarak yerinden doğruldun

Yelesi kara cins atına sıçrayıp bindin

Göğsü güzel koca dağa ava çıktın

İki vardın bir geliyorsun yavrum hani

Karanlık gecede bulduğun oğul hani

Çıksın benim görür gözüm a Dirse Han yaman seğriyor

Keşlisin oğlanın emdiği süt damarım yaman sızlıyor

San yılan sokmadan akça temin kalkıp şişiyor

Yalnızca oğul görünmüyor bağrım yanıyor

Kuru kuru çaylara su saldım

Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim

Aç görsem doyurdum çıplak görsem donattım

Tepe gibi et yığdım göl gibi kımız sağdırdım

Dilek ile bir oğul zorla buldum

Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

Karşı yatan Ala Dağdan bir oğul uçurdunsa söyle bana

Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa söyle bana

Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana

Kara giyimli azgın dinli kafirlere bir oğul aldırdınsa söyle

bana

Han babamın katına ben varayım

Ağır hazine bol asker alayım

Azgın dinli kafire ben varayım

Paralanıp cins atımdan inmeyince

Yenim ile alca kanımı silmeyince

Kol but olup yer üstüne düşmeyince

Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim

Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana

Kara başım kurban olsun bugün sana

dedi. feryat figan eyledi ağladı. Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap
vermedi, o kırk namert karşı geldi, der: Oğlun sağdır esendir, avdadır, bugün
yarın nerde ise gelir, korkma kaygılanma, bey sarhoştur cevap veremez dediler.

Dirse Han'ın hatunu çekildi geri döndü. Dayanamadı, kırk ince kızı beraberine
aldı. büyük cins ata binip oğlancığım aramağa gitti. Kışta yazda karı buzu
erimeyen Kazılı Dağına geldi çıktı. Alçaktan yüce yerlere koşturup çıktı. Baktı
gördü bir derenin içine karga kuzgun iner çıkar, konar kalkar. Büyük cins atını
ökçeledi, o  tarafa yürüdü.

Meğer sultanım, oğlan orada yıkılmıştı. Karga kuzgun kan görüp oğlanın üstüne
konmak isterdi. Oğlanın iki köpekceğîzi var idi. kargayı kuzgunu kovalardı,
kondurmazdı. Oğlan orada yıkılınca boz atlı Hızır oğlana hazır oldu. üç defa
yarasını eli île sıvazladı, sana bu yaradan korkma oğlan ölüm yoktur, dağ çiçeği
ananın sütü ile senin yarana merhemdir dedi, kayboldu.

Oğlanın anası oğlanın üstüne koşturup çıka geldi. Baktı gördü oğlancığı alca
kana bulanmış yatıyor. Çağırarak oğlancığına söyler, görelim hanım ne söyler:

Der:

Kara süzme gözlerim uyku bürümüş aç artık

On iki kemikçiğin harap olmuş topla artık

Tanrının verdiği tatlı canın seyranda imiş yakala artık

Öz gövdende canın var ise oğul haber bana

Kara başım kurban olsun oğul sana

Akar senin suların Kazılık Dağı

Akar iken akmaz olsun

Biter senin otların Kazılık Dağı

Biter iken bitmez olsun

Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı

Koşar iken koşmaz olsun taş keşlisin

Ne bileyim oğul arslandan mı oldu

Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul

Bu kazalar sana nereden geldi

O gövdende canın var ise oğul haber bana

Kara başım kurban olsun oğul sana

Ağız diden bir kaç kelime haber bana
dedi. Böyle diyince oğlanın kulağına ses geldi. Başını kaldırdı, ansızın gözünü
açtı anasının yüzüne baktı. Söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:


Beri gel ak sütunu emdiğim kadınım ana

Ak bürçekli izzetli canım ana

Akanlardan sularına beddua etme

Kazılık Dağının günahı yoktur

Bitenlerden otlarına. beddua etme

Kazılık Dağının suçu yoktur

Koşan geyiklerine beddua etme

Kazlık Dağının günahı yoktur

Arslan ile kaplanma beddua etme

Kazılık Dağının suçu yoktur

Beddua edersen babama et

Bu suç bu günah babamdandır


dedi. Oğlan yine der: Ana ağlama, bana bu yaradan ölüm yoktur korkma, boz atlı
Hızır bana geldi, üç kerre yaramı sıvazladı, bu yaradan sana Ölüm yoktur, dağ
çiçeği, ananın sütü sana merhemdir dedi. Böyle diyince kırk ince kız yayıldılar,
dağ çiçeği topladılar. Oğlanın anası memesin! bir sıktı sütü gelmedi. iki sıktı
sütü gelmedi, üçüncüde kendisini zorladı, iyice doldu, sıktı süt ile kan karışık
geldi. Dağ çiçeği ile sütü oğlanın yaraşma sürdüler. Oğlanı ata bindirdiler,
alarak yurduna gittiler. Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Han'dan sakladılar.
At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Hanım, oğlanın kırk günde yarası iyileşti,
sapa sağlam oldu. Oğlan ata biner kılıç kuşanır oldu, av avlar kuş kuşlar oldu.
Dirse Han'ın haberi yok, oğlancığını öldü biliyor.

O kırk namertler bunu duydular, ne eyleyelim diye konuştular. Dirse Han eğer
oğlancığını görürse, bırakmaz bizi hep öldürür dediler. Gelin Dirse Han'ı
tutalım, ok ellerini ardınabağlayalım, kıl sicim ok boynuna takalım, alıp kafir
ellerine yönelelim diyerek. Dirse Han'ı tuttular. Ak ellerini ardına bağladılar,
kıl sicim boynuna taktılar, ok etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan, bunlar atlı yürüdüler, alıp kanlı kafir ellerine yöneldiler. Dirse Han
esir oldu gider. Dirse Han'ın esir olduğundan Oğuz beylerinin haberi yok.

Meğer sultanım, Dirse Han'ın hatunu bunu duymuş. Oğlancığına karşı varıp
söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:


Görüyor musun ay oğul neler oldu

Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu


yurtta düşman yok iken senin babanın üstüne düşman geldi, o kırk namertler
babanın arkadaşları baban; tuttular, ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicim ek
boynuna taktılar, kendileri atlı babanı yayan yürüttüler, alıp kanlı kafir
ellerine yöneldiler, hanım oğul kalkarak yerinden doğrul, kırk yiğidim
beraberine al, babanı o kırk namertten kurtar. yürü oğul. baban sona kıydı ise
sen babana kıyma, dedi. Oğlan anasının sözünü kırmadı. Boğaç Bey yerinden
kalktı, kora çelik öz kılıcını beline kuşandı, ok kirişli sert yayını eline
aldı, altın mızrağını koluna aldı, büyük cins atını tutturdu sıçrayıp bindi,
kırk yiğidini beraberine aldı, babasının ardınca koşturup gitti.

O namertler de bir yerde konmuşlardı, al şarabın keskininden içiyorlardı. Boğaç
Han sürüp yetişti. O kırk namert de bunu gördüler. Dediler: Gelin varalım şu
yiğidi tutup getirelim, ikisini bir arada kafire yetiştirelim dediler. Dirse Han
der:


Kırk yoldaşım aman

Tanrının birliğine yoktur güman


benim elimi çözün, kolca kopuzumu elime verin, o yiğidi döndüreyim, ister beni
öldürün ister diriltin, bırakı verin dedi. Elini çözdüler, kolca kopuzunu eline
verdiler. Dirse Han oğlancığı olduğunu bilmedi, karşı geldi. Söyle, görelim
hanım ne söyler :

Der:


Boynu uzun büyük cins atlar gider ise benim gider

Senin de içinde bineğin var ise söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider

Senin de içinde etliğin var ise söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Develerden kızıl deve gider ise benim gider

Senin de içinde yük taşıyıcın var ise söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Altın başlı otağlar gider ise benim gider

Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Ak yüzlü ela gözlü gelinler gider ise benim gider

Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan alı vereyim dön geri

Ak sakallı ihtiyarlar gider ise benim gider

Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana

Savaşmadan vuruşmadan kurtarayım dön geri

Benim için geldin ise oğlancığımı öldürmüşüm

Yiğit sana günahı yok dön geri



dedi. Oğlan burada babasına söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:.



Boynu uzun büyük cins atlar senin gider

Benim de içinde bineğim var

Bırakmam12 yok kırk namerde

Develerde kızıl deve senin gider

Benim de içinde yük taşıyıcım var

Bırakmam yok kırk namerde

Ağıllarda on bin koyun senin gider

Benim de içinde etliğim var

Bırakmam yok kırk namerde

Ak yüzlü ela gözlü gelin senin gider ise

Benim de içinde nişanlım var

Bırakmam yok kırk namerde

Altın başlı otağlar senin gider ise

Benim de içinde odam var

Bırakmam yok kırk namerde

Ak sakallı ihtiyarlar senin gider ise

Benim de içinde bir aklı şaşmışşuuru yitmiş ihtiyar babam var

Bırakmam yok kırk namerde


dedi. Kırk yiğidine tülbent salladı, el eyledi. Kırk yiğit büyük cins atım
oynattı, oğlanın etrafına toplandı. Oğlan kırk yiğidini beraberine aldı, at
tepti, cenk ve savaş etti. Kiminin boynunu vurdu, kimini esir eyledi. Babasını
kurtardı, çekildi geri döndü. Dirse Han burada oğlancığının sağ olduğunu bildi.
Hanlar hanı Bayındır  oğlana beylik verdi, taht verdi, dedem Korkut destan söyledi deyiş dedi, bu
Oğuznameyi düzdü koştu, böyle dedi:


Onlar da bu dünyaya geldi geçti

Kervan gibi kondu göçtü

Onları da ecel aldı yer gizledi
Fani dünya yine kaldı

Gelimli gidimli dünya

Son ucu ölümlü dünya

Kara ölüm geldiğinde geçit versin. Sağlıkla, akılla devletini Hak artırsın. O
övdüğüm yüce Tanrı dost olarak medet eriştirsin.

Dua edeyim hanım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın
kesilmesin Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kanatlanın uçları kırılmasın.
Koşar iken ak boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik öz kılıcın
çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağın utanmasın. Ak bürçekli ananın yeri
cennet olsun. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Hakkın yandırdığı çırağın yana dursun. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç eylemesin hanım hey!...



Deli Dumrul Destanı

Meğer hanım, Oğuz'da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derlerdi
bir er var idi. Bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırmıştı. Geçeninden otuz üç
akçe alırdı, geçmeyeninden döve döve kırk akçe alırdı. Bunu niçin böyle ederdi?
Onun için ki benden deli, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın
der iki, benim erliğim, bahadırlığım, kahramanlığım, yiğitliğim Ruma, Şama
gitsin, ün salsın der idi.

Meğer bir gün köprüsünün yanında bir bölük oba konmuştu. O obada bir iyi güzel
yiğit hasta düşmüştü. Allah'ın emriyle o yiğit öldü. Kimi oğul diye, kimi kardeş
diye ağladı. O yiğit üzerine dehşetli kara feryat koptu.



Ansızın Deli Dumrul dört nala yetişti. Der: Bre kavatlar, ne ağlıyorsunuz, benim
köprümün yanında bu gürültü nedir, niye feryat ediyorsunuz dedi. Dediler: Hanım,
bir güzel yiğidimiz öldü, ona ağlıyoruz dediler. Deli Dumrul der: Bre yiğidinizi
kim öldürdü? Dediler: Vallah bey yiğit, Allah Taala'dan buyruk oldu, al kanatlı
Azrail o yiğidin canını aldı. Deli Dumrul der: Bre, Azrail dediğiniz ne kişidir
ki adamın canını alıyor, ya kadir Allah, birliğin varlığın hakkı için Azrail'i
benim gözüme göster, savaşayım, çekişeyim, mücadele edeyim, güzel yiğidin canını
kurtarayım, bir daha güzel yiğidin canını almasın dedi. Çekildi döndü Deli
Dumrul evine geldi.

Hak Teala'ya Dumrul'un sözü hoş gelmedi. Bak bak, bre deli kavat benim birliğimi
tanımıyor, birliğime şükür kılmıyor, benim ulu dergahımda38 gezsin benlik
eylesin dedi. Azrail’e buyruk eyledi kim ya Azrail, var ve o deli kavatın
gözüne görün, benzini sarart, dedi, canını hırıldat al dedi.

Deli Dumrul kırk yiğit ile yiyip içip otururken ansızın Azrail çıka geldi.
Azrail'i ne çavuş gördü ne kapıcı. Deli Dumrul’un görür gözü görmez oldu, tutar
elleri tutmaz oldu. Dünya alem Deli Dumrul'un gözüne karanlık oldu. Çağırıp Deli
DumruJ söyler, görelim hanım ne söyler:

Der:


Bre ne heybetli ihtiyarım

Kapıcılar seni görmedi

Çavuşlar seni duymadı

Benim görür gözlerim görmez oldu

Tutar benim ellerim tutmaz oldu

Titredi benim canım cuşa geldi

Altın kadehim elimden vere düştü

Ağzımın içi buz gibi

Kemiklerim tuz gibi oldu

Bre sakalcığı akça ihtiyar

Gözceğizi fersiz ihtiyar

Bre ne heybetli ihtiyarsın söyle bana

Kazam belam dokunur bugün sana


dedi. Böyle diyince Azrail'in hiddeti tuttu, der:


Bre deli kavat

Gözümün fersiz olduğunu ne beğenmiyorsun

Gözü güzel kızların gelinlerin canım çok almışım

Sakalımın ağardığını ne beğenmiyorsun

Ak sakallı kara sakallı yiğitlerin canım çok almışım

Sakalımın ağarmasının manası budur


dedi. Bre deli kavaf övünüyordun: Al kanatlı Azrail benim elime geçse,
öldüreydim, güzel yiğidin canını onun elinden kurtaraydım diyordun, şimdi bre
deli geldim ki senin canını alayım, verir misin yoksa benimle cenk eder misin
dedi. Deli Dumrul der: Bre, al kanatlı Azrail sen misin dedi. Evet benim dedi.
Bu güzel yiğitlerin canını sen mi alıyorsun dedi. Evet, ben alıyorum dedi. Bre
Azrail, ben seni geniş yerde istiyordum, dar yerde iyi elime girdin değil mi
dedi. Ben seni öldüreyim, güzel yiğidin canını kurtarayım dedi.

Kara kılıcını sıyırdı eline aldı. Azrail’e çalmağa hamle kıldı. Azrail bir
güvercin oldu. pencereden uçtu gitti. İnsan oğlunun ejderhası Deli Dumrul elini
eline çaldı, kah kah güldü. Der: Yiğitlerim Azrail'in gözünü öyle korkuttum ki
geniş kapıyı bıraktı dar bacadan kaçtı, mademki benim elimden güvercin gibi kuş
oldu uçtu, bre ben onu bırakır mıyım doğana aldırmayınca dedi.

Kalktı atma bindi, doğanını eline aldı, ardına düştü. Bir iki güvercin öldürdü.
Döndü, evine gelirken Azrail atının gözüne göründü. At ürktü. Deli Dumrul’u
kaldırdı yere vurdu. Kara başı bunaldı, darda kaldı. Ak göğsünün üzerine Azrail
basıp kondu. Demin mırıldanıyordu, şimdi hırıldanmağa başladı.

Der:


Bre Azrail aman

Tanrının birliğine yoktur güman

Ben seni böyle bilmezdim

Hırsız gibi can aldığını duymazdım

Tepesi büyük büyük bizim dağlarımız olur

O dağlarımızda bağlarımız olur

O bağların kara salkımlı üzümü olur

O üzümü sıkarlar al şarabı olur

O şaraptan içen sarhoş olur

Şaraplıydım duymadım

Ne söyledim bilmedim

Beylikten usanmadım yiğitliğe doymadım

Canımı alma Azrail medet


dedi. Azrail der: Bre deli kavat bana ne yalvarıyorsun. Allah Taala'ya yalvar,
benim de elimde ne var, ben de bir emir kuluyum dedi. Deli Dumrul der: Peki ya
can veren can alan Allah Taala mıdır? Evet odur dedi. Döndü Azrail’e, peki ya
sen ne eylemekli belasın, sen aradan çık, ben Allah Taala ile haberleşeyim dedi.
Deli Dumrul burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:


Yücelerden yücesin

Kimse bilmez nicesin

Güzel Tanrı



Nice cahiller seni gökte arar yerde ister

Sen bizzat müminlerin gönlündesin

Daim duran cebbar Tanrı

Baki kalan settar Tanrı

Benim canımı alacaksan sen al

Azraile almağa bırakma


dedi. Allah Taala’ya Deli Dumrul’un burada sözü hoş geldi. Azrail’e nida
eyledi40 ki madem deli kavat benim birliğimi bildi, birliğime şükür kıldı, ya
Azrail,Deli Dumrul can yerine can bulsun, onun canı azat olsun der. Azrail der:
Bre Deli Dumrul Allah Taala' nın emri böyle oldu ki Deli Dumrul canı yerine can
bulsun, onun canı azat olsun dedi. Deli Dumrul der: Ben nasıl can bulayım,
yalnız, bir ihtiyar babam, bir ihtiyar anam var, gel gelelim. ikisinden biri
belki canını verir, al, benim canımı bırak dedi.

Deli Dumrul sürdü babasının yanına geldi. Babasının elini öpüp söylemiş, görelim
hanım ne söylemiş :


Ak sakallı aziz izzetli canım baba

Biliyor musun neler oldu

Küfür söz söyledim

Hak Taalaya hoş gelmedi

Gök üzerinde al kanatlı Azdaile emreyledi

Uçup geldi

Benim akça göğsümü bastırıp kondu

Hırıldatıp tatlı canımı alır oldu

Baba senden can dilerim verir misin

Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın


Babası der:



Oğul oğul ay oğul

Canımın parçası oğul

Doğduğunda dokuz erkek deve kestiğim aslan oğul

Penceresi altın otağımın kabzası oğul

Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul

Karşı yatan kara dağım gerek ise

Söyle gelsin Azrailin yaylası olsun

Soğuk soğuk pınarlarım gerek ise

Ona içme olsun

Tavla tavla koç atlarım gerek ise

Ona binek olsun

Katar katar develerim gerek ise

Ona yük taşıyıcı olsun

Ağıllarda akça koyunum gerek ise

Kara mutfak altında onun şöleni olsun

Altın gümüş para gerek ise

Ona harçlık olsun

Dünya tatlı can aziz

Canımı kıyamam belli bil

Benden aziz benden sevgili anandır

Oğul anana var


dedi. Deli Dumrul babasından yüz bulmayıp sürdü anasına geldi.

Der:


Ana biliyor musun neler oldu

Gök yüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi

Benim akça göğsümü bastırıp kondu

Hırıldatıp canımı alır oldu

Babamdan can diledim ana vermedi

Senden can dilerim ana

Canını bana verir misin

Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın

Acı tırnak ak yüzüne çalar mısın

Kargı gibi kara saçını yolar mısın ana


dedi. Anası burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :

Anası der:


Oğul oğul ay oğul

Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul

On ay diyince dünya yüzüne getirdiğim oğul1

Dolma beşiklerle belediğim oğul

Dolu dolu ak sütümü emzirdiğim oğul

Akça burçlu hisarlarda tutulaydın oğul

Pis dinli kafir elinde esir olaydın oğul

Altın akçe gücüne dayanarak seni kurtaraydım oğul

Yaman yere varmışsın varamam

Dünya tatlı can aziz

Canımı kıyamam belli bil


dedi, anası da canını vermedi. Böyle diyince Azrail geldi Deli Dumrul'un canını
almağa.
 Deli Dumrul der:


Bre Azrail aman

Tanrının birliğine yoktur güman



Azrail der: Bre deli kavat daha ne aman diliyorsun, ak sakallı babanın yanına
vardın can vermedi, ak bürçekli ananın yanına vardın can vermedi, daha kim
verecek dedi. Deli Dumrul der: Hasretlim vardır, buluşayım dedi. Azrail der: Bre
deli hasretlin kimdir? Der: El kızı helallim var, ondan benim iki oğlancığım
var, emanetim var, ısmarlayacağım onlara, ondan sonra benim canımı alasın dedi.

Sürdü helallisinin yanına geldi, der:


Biliyor musun neler oldu

Gök yüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi.

Benim beyaz göğsümü bastırıp kondu

Benim tatlı canımı alır oldu

Babama ver dedim can vermedi

Anama vardım can vermedi

Dünya şirin can tatlı dediler

Şimdi

Yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun

Soğuk soğuk sularım sana içme olsun

Tavla tavla -koç -atlarım 'sana binek olsun

Penceresi altın otağım sana gölge olsun

Katar katar develerim sana yük taşıyıcı olsun

Ağıllarda beyaz koyunum sana şölen olsun

Gözün kimi tutarsa

Gönlün kimi severse

Sen ona var

iki oğlancığı öksüz koyma


dedi. Kadın burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:


Ne diyorsun ne söylüyorsun

Göz açıp da gördüğüm

Gönül verip sevdiğim

Koç yiğidim şah yiğidim

Karşı yatan kara dağları

Senden sonra ben neylerim

Yaylar olsam benim mezarım olsun

Soğuk soğuk sularını

içer olsam benim kanım olsun

Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun

Tavla tavla koç atını

Biner olsam benim tabutum olsun

Senden sonra bir yiğidi

Sevip varsam beraber yatsam

Alaca yılan olup beni soksun

Senin o namert anan baban

Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar

Arşşahit olsun sekizinci kat gök şahit olsun

Yer şahit olsun gök şahit olsun

Kadir Tanrı şahit olsun

Benim canım senin canına kurban olsun


dedi, razı oldu.

Azrail hatunun canını almağa geldi, insan oğlunun ejderhası eşine kıyamadı.
Allah Taala'ya burada yalvarmış, görelim nasıl yalvarmış:

Der:


Yücelerden yücesin

Kimse bilmez nicesin

Güzel Tanrı

Çok cahiller seni gökte arar yerde ister

Sen bizzat müminlerin gönlündesin

Daim duran cebbar Tanrı

Ulu yollar üzerine

İmaretler yapayım senin için

Aç görsem donatayım senin için

Alırsan ikimizin canını beraber al

Bırakırsan ikimizin canını beraber bırak

Keremi çok kadir Tanrı


dedi. Hak Taala'ya Deli Dumrul'un sözü hoş geldi. Azrail’e emreyledi: Deli
Dumrul'un babasının anasının canını al, o iki helalliye yüz kırk yıl ömür verdim
dedi. Azrail de babasının anasının derhal canını aldı. Deli Dumrul yüz kırk yıl
daha eşi ile ömür sürdü.

Dedem Korkut gelip destan söyledi deyiş dedi. Bu destan Deli Dumrul'un olsun,
benden sonra alp ozanlar söylesin, alnı açık cömert erenler dinlesin dedi.


Dua edeyim hanım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın
kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç
etmesin. Ak alnında beş kelime dua kıldık, olsun kabul. Derlesin toplasın
günahınızı adı güzel Muhammed'e bağışlasın hanım hey!....



SALUR KAZAN’IN ESİR OLMASI

Meğer Hanım Tırabuzan tekürü beyler beyi olan Han Kazan'a
bir şahin göndermişti. Bir gece yiyip içip otururken şahinci başına der: Bre
yarın sabah şahinleri al, tenhaca ava binelim dedi.

Erkenden bindiler, av yerine vardılar. Gördüler bir sürü kaz oturuyor. Kazan
şahini bıraktı. Alamadı81 şahin havalandı. Gözetlediler, şahin Toman'ın Kalesine
indi. Kazan gayet müteessir oldu. Şahinin ardına düştü.


Dere tepe aştı, kafir eline geldi. Giderken Kazan'ın karanlık gözünü uyku
bürüdü. Beyler dediler: Hanım dönelim. Kazan der: Biraz daha ileri varalım dedi.
Baktı bir kale gördü. Der: Beyler gelin yatalım dedi. Kazan'ı küçücük ölüm
tuttu, uyudu.

Meğer hanım, Oğuz beyleri yedi gün uyurdu. Onun için
küçücük ölüm derlerdi.



Meğer o gün Toman'ın Kalesinin tekürü ava binmişti. Casus geldi, der: Bre bölük
atlı geldi, içinde beyleri yattı uyudu. Tekür adam gönderdi, kim olduğunu
anlayın dedi. Gelenler bildi ki bunlar Oğuz erenlerindendir. Gelip teküre haber
verdiler. Tekür de hemen askerini topladı, bunların üzerine geldi. Kazan'ın
beyleri baktılar gördüler ki düşman geliyor. Dediler: Kazan'ı bırakır gidersek
evinde bizi kovarlar. en iyisi budur ki burda ölelim dediler. Kafiri
karşıladılar, cenk ettiler. Kazan'ın üzerine yirmi beş beyini şehit ettiler.
Kazan'ın üzerine düştüler, uyuduğu yerde tuttular, elini ayağını sımsıkı
bağladılar, bir arabaya yüklettiler, arabaya muhkem urganla sardılar. Arabayı
çektiler, yürüyü verdiler.

Giderken araba gıcırtısından Kazan uyandı. Gerindi bu elindeki urganları hep
kopardı. Arabanın üzerine oturdu, elini eline çaldı, kah kah güldü.

Kafirler derler: Ne gülüyorsun? Kazan der: Bre kafirler, bu arabayı beşiğim
sandım, sizi yamrı yumru dadım dayam sandım dedi. Neyse, Kazan'ı getirdiler,
Toman'ın Kalesinde bir kuyuya bıraktılar. Kuyunun ağzına bir değirmen taşı
koydular. Yemeğini suyunu değirmen taşının deliğinden veriyorlardı.

Bir gün tekürün karısı der: Varayım Kazan'ı göreyim, nasıl bir insandır ki bunca
adamlara darbe vuruyormuş dedi. Hatun gelip zindancıya kapıyı açtırdı. Seslendi,
der: Kazan Bey nedir halin, dirliğin yer altında mı hoştur, yoksa yer üstünde mi
hoştur, hem şimdi ne yiyorsun, ne içiyorsun ve neye biniyorsun dedi. Kazan der:
Ölülerine yemek verdiğin vakit ellerinden alıyorum, hem ölülerinizin yorgasına82
biniyorum, yaşlılarını yedekte çekiyorum dedi. Tekür'ün karısı der: Dinin için
Kazan Bey, yedi yaşında bir kızcağızım ölmüştür, kerem eyle ona binme dedi.
Kazan der: Ölülerinizde ondan yorga yoktur, hep ona biniyorum dedi. Kadın der:
Vay, senin elinden ne yer yüzünde dirimiz ve ne yer altında ölümüz kurtulurmuş
dedi. Geldi Tekür'e der: Kerem eyle o tatarı kuyudan çıkar, kızcağızın belini
koparıyor yer altında kızcağızıma biniyormuş, diğer ölülerimizi topluyormuş, hem
ölülerimiz için verdiğimiz yemeği ellerinden çekip alıp yiyormuş, onun elinden
ne ölümüz ne dirimiz kurtulurmuş, dinini aşkına o eri kuyudan çıkar dedi. Tekür
beylerini topladı, der: Gelin Kazan'ı kuyudan çıkarın, bizi övsün Oğuz'u yersin,
ondan sonra şart eylesin bizim memleketimize düşmanlığa gelmesin dedi.

Vardılar Kazan'ı kuyudan çıkarıp getirdiler. Dediler : And iç ki bizim
memleketimize düşmanlığa gelmeyesin, hem bizi öv Oğuz'u yer, seni bırakı verelim
var git dediler. Kazan der: Vallah billah doğru yolu görür iken eğri yoldan
gelmeyeyim dedi. Dediler : Vallah Kazan iyi and içti dediler. Şimdi Kazan Bey,
hadi bizi öv dediler. Kazan der: Ben yer yüzünde adam övmem, bir adam getirin
bineyim, sizi öveyim dedi. Vardılar bir er kafir getirdiler. Bir eyer, bir gem
dedi, getirdiler. Kafirin arkasına eyer koydu, ağzına gem vurdu, eyer kayışını
çekti. Sıçradı arkasına bindi. Ökçesini ökçesine vurdu, kaburgasını karnına
yapıştırdı. Gemini çekti, ağzım ayırdı. Kafiri öldürdü, çöktü üzerine oturdu.
Der: Bre kafirler kopuzumu getirin, sizi öveyim dedi. Vardılar kopuzu
getirdiler. Eline alıp burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:


Bin bin erden düşman gördümse övünüm dedim

Yirmi bin er düşman gördümse koklamadım

Otuz bin er düşman gördümse ona saydım

Kırk bin er düşman gördümse gözümü kısıp baktım

Elli bin er gördümse el vermedim

Altmış bin er gördümse söyleşmedim

Seksen bin er gördümse ürpermedim

Doksan bin düşman gördümse donanmadım

Yüz bin er gördümse yüzümü dönmedim

Yüzü dönmez kılıcımı elime aldım

Muhammedin dini aşkına kılıç vurdum

Ak meydanda yumru başı top gibi kestim

O zaman bile erim beyim diye övünmedim

Övünen erenleri hoş görmedim

Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni

Kara kılıcını çal boynuma kes başımı

Kılıcından sapacağım yok

Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok



dedi. Bir deyiş daha söylemiş, der:



Yüksek yüksek kara dağdan taş yuvarlansa

Kaba ökçemi oyluğumu karşı tutan Kazan er idim

Firavun şişler yükleyip yerden, çıksa

Kaba ökçem ile perçin kılan Kazan er idim

Koca koca beyler oğlu kavga kılsa

Kamçı vurup dindiren Kazan er idim

Yüce dağları duman tutsa

Kapkara sis deli kopsa

Kara koç atımın kulağı görünmez olsa

Gayrı eren kılavuzsuz yol şaşırsa

Kılavuzsuz yol başaran Kazan er idim

Yedi başlı ejderhaya yetişip vardım

Heybetinden sol gözüm yaşardı

Hey gözüm namert gözüm kalleş gözüm

Bir yılandan ne var ki korktun dedim

O zaman bile erim beyim diye övünmedim

Övünen erenleri hoş görmedim

Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni

Çal kılıcını kes başımı

Kılıcından sapacağım yok

Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok

Oğuz erenleri dururken seni övmem yok



dedi. Kazan burada bir daha söylemiş:



Arkaç Kırda çalkanır umman denizinde

Sarp yerlerde yapılmış kafir şehri

Sağa sola çırpıntı vurur yüzgeçleri

Su dibinde döner bahrileri86

Tanrı benim diye su dibinde çığrışır asileri

Önünü koyup tersini okur kızı gelini

Altın aşık oynar Sancıdanın beyleri

Altı defa Oğuz vardı alamadı

O kaleye altı tane erle ben Kazan vardım

Altı güne koymadım onu aldım

Kilisesini yıkıp yerine mescit yaptım ezan okuttum

Kızını gelinini ak göğsümde oynattım

Beylerini kul ettim

O zaman bile erim beyim diye övünmedim

Övünen erenleri hoş görmedim

Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni

Kılıcından sapacağım yok

Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok



dedi. Kazan yine söylemiş, der:



Arkaç Kırda döndürdüğüm bre kafir senin baban

Şakağına imrendiğim senin kızın gelinin

Akça Kale Sürmelide at oynattım

At ile Karun eline baskın yaptım

Ak Hisar Kalesinin burcunu yıktım

Ak akçe getirdiler puldur dedim

Kızıl altın getirdiler bakırdır dedim

Ela gözlü kızını gelinini getirdiler aldanmadım

Kilisesini yıktım mescit yaptım

Altını gümüşü yağmalattım

O zaman bile erim beyim diye övünmedim

Övünenleri hoş görmedim

Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni

Kendi aslımı kendi kökümü yermem yok

Seni övmem yok



dedi. Kazan Bey burada bir daha söylemiş, der:



Ak kayanın kaplanının erkeğinde bir köküm var

Ortaç Kırda sizin geyiklerinizi durdurmaya

Ak sazın aslanında bir köküm var

Kaz alaca kısrağını durdurmaya

Azman kurt yavrusunun erkeğinde bir köküm var

Akça yünlü on bin koyununu gezdirmeye

Ak sungur88 kuşunun erkeğinde bir köküm var

Alaca ördek kara kazını uçurmaya

Kudretli Oğuz elinde bir oğlum var Uruz adlı

Bir kardeşim var Kara Göne adlı

Yeniden doğanını diriltmeyeler

Eline geçmiş iken bre kafir öldür beni yitir beni

Kılıcından sapacağım yok

Kendi aslımı yermem yok



dedi. Bir daha söylemiş, der:



İt gibi güv güv eden çerkes hırslı

Küçücük domuz şölenli

Bir torba saman döşekli

Yarım kerpiç yastıklı

Yontma ağaç Tanrılı

Köpeğim kafir

Oğuzu görür iken seni övmem yok

Bundan sonra öldürürsen bre kafir öldür beni

Öldürmezsen Kadir korsa öldüreyim kafir seni


dedi. Kafiler der: Bu bizi övmedi, gelin bunu öldürelim dediler. Kafir beyleri
toplandılar geldiler. Yine dediler: Bunun oğlu var, kardeşi var, bunu öldürmek
olmaz dediler. Getirdiler domuz damına hapse attılar.

At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Kazan'ın ölüsünü dirisini kimse bilmedi.
Meğer hanım Kazan’ ın bir oğlancığı var idi. Büyüdü yiğitcik oldu. Bir gün ata
binip divana gelirken bir kişi der: Sen Han Kazan'ın oğlu değil misin dedi. Uruz
kızdı, der: Bre kavat benim babam Bayındır Han değil midir? Dedi. Yok, o ananın
babasıdır, senin dedendir. Uruz, bre ya benim babam ölü müdür diri midir dedi.
Dedi: Diridir, Toman'ın Kalesinde esirdir dedi. Böyle deyince oğlan ağladı,
melül oldu. Atını çevirdi geri döndü. Anasına geldi. Burada anasına söylemiş,
görelim hanım ne söylemiş:

Der:



Bre ana ben Han oğlu değilmişim

Han Kazan oğlu imişim

Bre kavat kızı bunu bana niçin söylemiyordun

Ana hakkı Tanrı hakkı olmamış olsaydı

Kara, çelik öz kılıcımı çekeydim

Birdenbire güzel başını keseydim

Alca kanını yer yüzüne dökeydim



dedi. Anası ağladı. Der: Oğul baban sağdır, amma söylemeğe korkardım, kafire
varırsın, kendini vurursun helak olursun, onun için sana söylemiyordum canım
oğul dedi. Amma amcana adam gönder, gelsin, görelim ne der dedi.



Adam gönderdi amcasını çağırdı. Geldi. Uruz der: Ben babamın esir olduğu kaleye
gidiyorum. Birlikte istişare ettiler. Bütün beylere haber oldu. Uruz babasına
gidiyor, silah ve teçhizatla gelin dediler. Asker toplandı geldi. Alp Uruz
çadırlarını açtırdı, cephanesini yükledi. Kara Göne asker başı oldu. Boru
çaldırıp göçtüler, yola girdiler.

Yol üzerinde kafirin kilisesi var idi. Keşişler beklerdi. Gayet sarp kilise idi.
Attan inip tacir elbisesi giydiler. Bezirgan suretinde katır, deve çektiler
geldiler. Kafirler gördüler gelenler tacire benzemez, kaçtılar kaleye girdiler,
kapılarını sımsıkı kapadılar. Burca çıkıp kimlersiniz dediler. Bunlar cevap
verdi: Bezirganlarız dediler. Kafirler yalan söylüyorsunuz diyerek taşa
tuttular. Uruz attan indi, der: Hey babamın altın gadehinden şarap içen, beni
seven attan insin, bunun kapısına birer gürz vuralım dedi. On altı yiğit
sıçrayıp attan indiler. Kalkan tuttular, gürzlerini omuzlarına attılar, kapıya
geldiler. Birer gürz vurup kapıyı ufattılar, içeri girdiler. Buldukları kafiri
öldürdüler. Ağız açtırmadılar. Malını yağmaladılar. Askerin üzerine geldiler
kondular.

Meğer bir sığırtmaçları var idi. Gördü ki kaleyi aldılar, kaçtı teküre vardı,
kilisenin alındığını haber verdi. Ne oturuyorsunuz, üzerinize düşman geldi,
başınızın çaresine bakın dedi. Tekür beylerini topladı, bunlarla nasıl uyuşalım
dedi. Beyler dediler: Bunun uyuşması odur ki Kazan'ı çıkaralım, onlarla başbaşa
bırakalım. Bu sözü uygun gördüler. Vardılar Kazan'ı çıkarıp tekürün önüne
getirdiler. Tekür der: Kazan Bey üzerimize düşman geldi, bu düşmanı üzerimizden
ayırırsan seni bırakı verelim dediler. Hem haraca itaatkar olalım, sen de and iç
ki bu bizim memlekete düşmanlığa gelmeyesin dediler. Kazan der: Vallah billah
doğru yolu görür iken eğri yoldan gelmeyelim dedi. Kafirler Kazan iyi and içti
diye sevindiler. Tekür askerini toplayıp meydana geldi, çadır diktirdi. Kafir
askeri Kazan'ın etrafına toplandı. Kazan'a giyim getirdiler. Kılıç ve mızrak ve
çomak ve sair cenk aletini giydirip donattılar.

Bu sırada Oğuz erenleri alay alay geldi. Gümbür gümbür davullar çalındı. Kazan
gördü ki askerin önünce bir ak boz atlı, ak sancaklı, üzeri sağlam demir
giyimli, Oğuz'un önünce geldi, çadırını diktirdi, saf bağladı durdu. Onun
ardınca Kara Göne geldi, saf bağladı durdu. Hemen burada Kazan atı meydana
sürdü, hasım, diledi. Boz atlı Beyrek at tepti meydana girdi. Kazan burada
söylemiş, görelim ne söylemiş:

Der:



Kalkıp yerinden doğrulan yiğit ne yiğitsin

Yapısı sağlam demir giyimini giyen yiğit ne yiğitsin

Adın nedir yiğit söyle bana



dedi. Beyrek burada söylemiş, der:



Bre kafir sen beni bilmez misin

Parasarın Bayburt Hisarından fırlayıp uçan

Adaklısını başkaları alırken çekip alan

Pay Püre Han oğlu Bamsı Beyrek bana derler

Gel beri bre kafir dövüşelim


dedi. Kazan burada bir daha söylemiş. Der: Bre yiğit, önünce bu askerin bir ak
sancaklı alay çıktı, çadırını başkalarından önce dikti, ak boz ata binen o yiğit
ne yiğittir, kimin nesidir, yiğit başın için söyle bana. Beyrek der: Bre kafir
kimin nesi olacak, beyimiz Kazan'ın oğludur dedi. Kazan gönlünden der:
Elhamdülillah benim oğlancığım büyük er olmuş dedi. Beyrek bre kafir daha ne
kadar onu bunu soracaksın bana dedi, Kazan'ın üzerine at sürdü. Altı kanatlı
gürzünü eline alıp Kazana vurdu. Kazan kendisini tanıtmadı. Kavradı, Beyreği
bileğinden tuttu, çekti çomağını elinden aldı, Beyreğin ensesisine bir çomak
vurdu. Beyrek atın boynunu kucakladı, çekilip döndü. Kazan der: Ya Beyrek, var
beyine söyle gelsin dedi.

Bunu gördü. Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren meydana girdi. Kazan burada
söylemiş, der:



Şafak vakti yerinden kalkan yiğit ne yiğitsin

Büyük cins atını oynatarak gelen yiğit ne yiğitsin

Erin erden adını saklaması ayıp olur

Adın nedir yiğit söyle bana



dedi. Dülek Evren der:



Bre kafir benim adımı bilmez misin

Kendi kendisine hor bakan memleketten çıkan

Elli yedi kalenin kilidini alan

Eylik Koca oğlu Dönebilmez Dülek Evren bana derler


dedi. Mızrağını eline alıp at sürdü. Kazan'a saplayayım dedi, saplayamadı, öteye
geçti. Kazan at tepti, mızrağını çekip elinden aldı, tepesine vurdu, parça parça
oldu utandı. O da çekilip döndü. Kazan yine er diledi. Düzen oğlu Alp Rüstem at
tepti meydana girdi. Kazan burada gene söyledi, der :



Kalkıp yerinden doğrulu veren

Cins atına sıçrayıp binen

Ne yiğitsin

Adın nedir söyle bana



dedi. Alp Rüstem der :



Kalkıp yerinden doğrulu veren

İki kardeş bebeğini öldürüp zelil gezen

Düzen oğlu Alp Rüstem bana derler



dedi. O da Kazan'a at sürdü. Yeneyim dedi. yenemedi. Kazan Bey buna da bir
darbe vurdu. Der: Bre kavat, var beyine söyle gelsin dedi. O da döndü.

Kazan tekrar er diledi. Uruz'un gemini amcası Kara Göne tutmuştu. Çekti ansızın
elinden aldı. kılıcı sıyırdı babasının üzerine at sürdü. Davrandırmadı, omuzuna
kılıç indirdi. Giyimini kesti, omzuna dört parmak kadar yara açtı. Alca kanı
şırıldadı koynuna indi. Uruz gene döndü ki bir daha çalsın. Kazan burada
seslenip oğluna söyler, görelim hanım ne söyler:

Der:



Kara dağımın yükseği oğul

Karanlıklı gözlerimin aydını oğul

Alpım Uruz aslanım Uruz

Ak sakallı babana kıyma oğul


dedi. Uruz'un şefkat damarları kaynadı, kara süzme gözleri kan yaş doldu. Attan
yere indi. babasının elini öptü. Kazan da attan atladı yere indi. Oğlunun
boynunu öptü. Beyler Kazan ile oğlunun üzerine at sürdüler, etraflarını
çevirdiler. Hepsi attan inip Kazan'ın elini öptüler. Yürüyerek kafire at
sürdüler, kılıç vurdular. Derelerde tepelerde kafire kırgın girdi. Kaleyi
aldılar. Kilisesini yıkıp mescit yaptılar.

Kanlı kafirin elinden babasını çekip aldı. Kudretli Oğuz eline gelip çıktı. Akça
yüzlü anasına müjdeci geldi. Kaza benzer kızı gelini Kazan'a karşı gelip elini
öptüler, ayağına kapandılar, Kazan güzel çimene çadır otağ diktirdi. Yedi gün
yedi gece toy düğün edip yeme içme oldu. Dedem Korkut geldi kopuz çaldı, gazi
erenlerin başına ne geldiğini söyledi.



Hani övdüğümüz bey erenler

Dünya benim diyenler

Ecel aldı yer gizledi

Fani dünya kime kaldı

Gelimli gidimli dünya

Son ucu ölümlü dünya



Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın. Kadir seni namerde muhtaç etmesin.
Beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Amin amin diyenler Tann'nın yüzünü görsün.
Günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa hürmetine bağışlasın hanım hey!...


TEPEGÖZ

Basatın Tepegözü Öldürdüğü Destanı

Meğer hanım bir gün Oğuz otururken üstüne düşman geldi. Gece içinde ürktü göçtü. Kaçıp giderken Aruz Koca’nın oğlancığı düşmüş. Bir aslan bulup götürmüş, beslemiş. Oğuz yine zamanla gelip yurduna kondu.

Oğuz Han’ın at çobanı gelip haber getirdi, der: Hanım sazdan bir aslan çıkıyor, at vuruyor, sallana sallana yürüyüşü adam gibi, at basarak kan sömürüyor. Aruz der: Hanım, ürktüğümüz zaman düşen benim oğlancığımdır belki dedi. Beyler bindiler, aslan yatağı üzerine geldiler. Aslanı kaldırıp oğlanı tuttular. Aruz oğlanı alıp evine getirdi. Şenlik yaptılar, yeme içme oldu. Amma oğlanı ne kadar getirdilerse durmadı, geri aslan yatağına vardı. Tekrar tutup getirdiler.

Dedem Korkut geldi, der: Oğlanım sen insansın, hayvanla arkadaş olma, gel güzel ata bin, güzel yiğitlerle at sür, at koştur dedi. Büyük kardeşinin adı Kıyan Selçuk’tur, senin adın Başat olsun, adını ben verdim, yaşını Allah versin dedi. Oğuz bir gün yaylaya göçtü. Aruz’un bir çobanı var idi. Adına Konur Koca Sarı Çoban derlerdî. Oğuz’un önünce bundan evvel kimse göçmezdi. Uzun Pınar denmekle meşhur bir pınar var idi. O pınara periler konmuştu. Ansızın koyun ürktü. Çoban erkeçe kızdı, ileri vardı. Gördü ki peri kızları kanat kanada bağlamışlar, uçuyorlar. Çoban, keçesini üzerine attı, peri kızının birini tuttu. Tamah edip derhal temasta bulundu. Koyun ürkmeğe başladı. Çoban koyunun önüne koştu. Peri kızı kanat vurup uçtu, der: Çoban yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al dedi. Amma Oğuz’un başına felaket getirdin dedi.

Çobanın içine korku düştü. Amma, kızın derdinden, benzi sarardı. Zamanla Oğuz yine yaylaya göçtü. Çoban gene bu pınara geldi. Gene koyun ürktü. Çoban ileri vardı. Gördü ki bir kütle yatıyor, parıl parıl parlıyor. Peri kızı geldi, der: Çoban emanetini gel al, amma Oğuz’un başına felaket getirdin dedi. Çoban bu kütleyi görünce dehşete düştü. Geri döndü, sapan taşına tuttu. Vurdukça büyüdü. Çoban kütleyi bıraktı kaçtı. Koyun ardına düştü. Meğer o sırada Bayındır Han beylerle gezinti için ata binmişlerdi. Bu pınarın üzerine geldiler. Gördüler ki bir alamet şey yatıyor, başı kıçı belirsiz. Etrafına toplandılar. İndi bir yiğit bunu tepti. Teptikçe büyüdü. Bir kaç yiğit daha indiler teptiler. Teptiklerince büyüdü. Aruz Koca da inip tekmeledi. Mahmuzu dokundu, bu kütle yarıldı. İçinden bir oğlan çıktı, gövdesi adam, tepesinde bir gözü var. Aruz aldı bu oğlanı eteğine sardı.

Der: Hanım bunu bana verin, oğlum Başat ile besleyeyim dedi. Bayındır Han senin olsun dedi. Aruz Tepegözü aldı evine getirdi. Buyurdu, bir dadı geldi. Memesini ağzına verdi. Bîr emdi, olanca sütünü aldı. İki emdi kanını aldı, üç emdi canını aldı. Bir kaç dadı getirdiler, helak etti. Gördüler olmuyor, sütle besleyelim dediler. Günde bir kazan süt yetmiyordu. Beslediler büyüdü, gezer oldu, oğlancıklar ile oynar oldu. Oğlancıkların kiminin burnunu, kiminin kulağını yemeğe başladı. Hasılı, halkın bunun yüzünden çok canı yandı, aciz kaldılar. Aruza şikayet edip ağlaştılar. Aruz Tepegözü dövdü, sövdü, men etti, o dinlemedi. Nihayet evinden kovdu. Tepegözsün peri anası gelip oğlunun parmağına bir yüzük geçirdi, oğul sana ok batmasın, tenini kılıç kesmesin dedi.

Tepegöz Oğuz’dan çıktı, bir yüce dağ vardı. Yol kesti, adam aldı, büyük harami oldu. Üzerine bir kaç adam gönderdiler, ok attılar batmadı, kılıç vurdular kesmedi, mızrak sapladılar işlemedi. Çoban çoluk kalmadı hep yedi. Oğuz’dan dahi adam yemeğe başladı. Oğuz toplanıp üzerine vardı. Tepegöz görüp kızdı, bir ağacı yerinden kopardı, atıp elli altmış adam helak eyledi. Alplar başı Kazan’a darbe vurdu. dünya basma dar oldu. Kazan’ın kardeşi Karo Göne Tepegöz’ün elinde perişan oldu. Düzen oğlu Alp Rüstem şehit oldu. Uşun Koca oğlu gibi pehlivan elinde şehit oldu. Zayıf canından iki kardeşi Tepegöz’ün elinde helak oldu. Demir giyimli Mamak elinde helak oldu. Bıyığı kanlı Bügdüz Emen, elinde perişan oldu. Ak sakallı Aruz Koca’ya kan kusturdu. Oğlu Kıyan Selçuk’un ödü patladı. Oğuz Tepegöz’e kar etmedi, ürktü kaçtı. Tepegöz çevirip önünü kesti. Oğuz’u bırakmadı, geri yerine kondurdu.
Velhasıl Oğuz yedi kerre ürktü, Tepegöz önünü kesip yedi kerre yerine getirdi. Oğuz Tepegöz’ün elinde tam perişan oldu. Vardılar Dede Korkut’u çağırdılar, onunla konuştular, gelin kesim keselim dediler. Dedem Korkut’u Tepegöz’e gönderdiler. Geldi selam verdi, der: Oğul Tepegöz, Oğuz elinde perişan oldu, bunaldı, ayağının toprağına beni attılar, sana haraç verelim, derler dedi. Tepegöz der: Günde altmış adam verin yemeğe dedi. Dede Korkut der: Bu şekilde sen adam bırakmaz tüketirsin dedi, amma günde iki adam île beş yüz koyun verelim dedi. Dede Korkut böyle söyleyince Tepegöz der: Pekala öyle olsun, evet hem bana iki adam verin yemeğimi benim pişirsin, ben yiyeyim dedi.

Dede Korkut döndü, Oğuz’a geldi. Der: Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı Tepegöz’e verin yemeğini pişirsin dedi ve hem günde iki adam ile beş yüz koyun istedi dedi. Bunlar da razı oldu.

Dört oğlu olan birini verdi, üçü kaldı Üç olan birini verip ikisi kaldı. Kapak Kan derler bir adam var idi. İki oğlu var idi. Bir oğlunu verip biri kalmıştı. Tekrar sıra dönüp dolaşıp ona gelmişti. Anası feryat edip ağladı, figan etti. Meğer hanım, Aruz oğlu Basat gazaya gitmişti, o sırada geldi. Yaşlı kadıncağız der: Basat şimdi akından geldi, varayım, belki bana bir esir verir, oğlancığımı kurtarırım dedi.

Basat altınlı gölgeliğini dikip otururken gördüler ki bir hatun kişi geliyor. Geldi içeri Basat‘a girdi selam verdi, ağladı, der:

Avucuna sığmayan karaçalı oğlu
İri teke boynuzundan katı yaylı
İç Oğuzda Dış Oğuzda adı belli
Aruz oğlu hanım Başat bana medet

dedi. Basat der: Ne istiyorsun? Yaşlı kadıncağız der: Yalancı dünya yüzünde bir er ortaya çıktı, otlağında Oğuz elini kondurmadı, kara çelik öz kılıçlar kesilecek kılını kesmedi, kargı mızrak oynatanlar saplayamadı, kayın oku atanlar kar etmedi, alplar başı Kazan’a bir darbe vurdu, kardeşi Kara Cöne elinde perişan oldu, bıyığı kanlı Bügdüz Emen elinde perişan oldu, ak sakallı baban Aruz’a kan kusturdu, meydan üzerinde kardeşin Kıyan Selçuk ödü patladı can verdi, kudretli Oğuz beylerinin de kimisini perişan edip kimisini şehit eyledi, yedi defa Oğuz’u yerinden sürdü, haraç dedi kesti, günde iki adam beş yüz koyun istedi. Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı ona hizmetkar verdiler, dört oğlu olan birini verdi, üçü olan birini verdi, ikisi olan birini verdi, iki oğlancığım var idi, birini verdim biri kaldı, döndü sıra tekrar bana geldi, onu da istiyorlar, hanım bana medet dedi. Basanın karanlıklı gözleri yaşla doldu. Kardeşi için söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :

Der:

Kenar yerde dikilmiş otağlarını
O zalim yıktırdı demek kardeş
Koşucu olan atlarını tavlasından
O zalim seçtirdi demek kardeş
Cins cins develerini katarından
O zalim ayırdı demek kardeş
Şöleninde kestiğin koyununu
O zalim kesti demek kardeş
Güvencimle getirdiğim gelinciğini
O zalim senden ayırdı demek kardeş
Ak sakallı babamı oğul diye ağlattın demek kardeş
Akçe yüzlü anamı sızlattın demek kardeş
Karşı yatan kara dağımın yükseği kardeş
Akıntılı güzel suyumun taşkını kardeş
Güçlü belimin kuvveti kardeş
Karanlıklı gözlerimin aydını kardeş
Kardeşimden ayrıldım

diye çok ağladı, feryat figan kıldı.

O hatun kişiye bir esir verdi, var oğlunu kurtar dedi. Hatun aldı, oğlunun yerine verdi. Hem oğlun geldi diye Aruz’a müjdeledi. Aruz sevindi, kudretli Oğuz beyleri ile Basata karşı geldi. Basat babasının elini öptü, ağlaştılar bağrıştılar. Anasının evine geldi. Anası karşı geldi, oğlancığını bağrına bastı. Basat anasının elini öptü, görüştüler ağlaştılar. Oğuz beyleri toplandı. Yemeler içmeler oldu.

Basat der: Beyler kardeş uğruna Tepegöz île buluşacağım, ne buyurursunuz dedi. Kazan Bey burada söylemiş, görelim hanım nasıl söylemiş:

Kara ejderha oldu Tepegöz
Gök yüzünde çevirdim yenemedim Basat
Kara kaplan oldu Tepegöz
Kara kara dağlarda çevirdim yenemedim Basat
Kükremiş aslan oldu Tepegöz
Kalın sazlarda çevirdim yenemedim Basat
Er olsan bey olsan da bre
Ben Kazan gibi olmayasın Basat

dedi.

Ak sakallı babam ağlatma
Ak bürçekli ananı sızlatma

Basat der: Elbette varırım. Kazan der: Sen bilirsin. Babası ağladı, der: Oğul ocağımı sahipsiz koyma, kerem eyle, varma dedi. Baaat der: Yok ak sakallı aziz baba varırım dedi, dinlemedi. Okluğundan bir tutam ok çıkardı beline soktu, kılıcını omzundan çaprazlama kuşandı, yayını koluna taktı, eteklerini kıvırdı, babasının anasının elini öptü, helalleşti, hoşça kalın dedi.

Tepegözün bulunduğu Salahana Koyasına geldi. Gördü Tepegöz güneşe karşı yatıyor. Çekti belinden bir oç çıkardı. Tepegöz’ün sırtına bir ok vurdu. Ok geçmedi, parçalandı. Bir daha attı. O da parça parça oldu. Tepegöz ihtiyarlara dedi: Bu yerin sineği bizi usandırdı dedi. Basat bir daha attı. O da parçalandı. Bir parçası Tepegöz’ün önüne düştü. Tepegöz sıçradı baktı. Basat’ı gördü, elini yarıldı, yedi yerden kapı açıldı. Birinden dışarı çıktı. Tepegöz künbede elini soktu, öyle kaçtı ki künbet altüst oldu. Tepegöz der: Oğlan kurtuldun mu? Basat der: Tanrım kurtardı dedi. Tepegöz der: Sana ölüm yokmuş, şu mağarayı gördün mü?

Basat der: Gördüm. Der: Orda iki kılıç var, biri kınlı biri kınsız, o kınsız keser benim basımı, var getir, benim basımı keş dedi. Basat mağara kapısına vardı. Gördü bir kınsız kılıç durmaz iner çıkar. Basat der: Ben buna hemen tedbirsizce yapışmayayım deyip kendi kılıcını çıkardı tuttu, iki parçaya böldü. Vardı bir ağaç getirdi kılıca tuttu, onu da iki parça eyledi. Sonra yayını eline aldı, ok ile o kılıcın asıldığı zinciri vurdu. Kılıç yere düştü gömüldü. Kendi kılıcını kınına soktu. Sapından o kılıcı sımsıkı tuttu. Geldi, der: Bre Tepegöz nicesin dedi. Tepegöz der: Bre oğlan daha ölmedin mi? Basat der: Tanrım kurtardı. Tepegöz der: Sana ölüm yokmuş dedi. Çağırıp Tepegöz söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Gözüm gözüm yalnız gözüm
Sen yalnız göz ile
Ben Oğuzu kırıp geçirmiştim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
Öyle ki ben çekerim göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını

dedi. Tepegöz gene der:

Memleketten doğum yerinden yiğit yerin neresidir
Karanlık gece içinde yolu kaybetsen ümidin nedir
Büyük sancak tutan hanınız kim
Savaş günü önden at tepen alpınız kim
Ak sakallı babanın adı nedir
Alp erenin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana

dedi. Basat Tepegözce söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :

Memleketten doğum yerinden yerim güney
Karanlık gece içinde yolu kaybetsem ümidim Allah Tek.
Büyük sancak tutan hanımız Bayındır Han
Savaş günü önden at tepen alpımız Ulaş oğlu Salur Kazan
Babamın adını sorar olsan koca ağaç
Anamın adını dersen kükremiş aslan
Benim adımı sorarsan Aruz oğlu Basattır

dedi. Tepegöz der: Şimdi kardeşiz, kıyma bana dedi.

Basat der:

Bre kavat ak sakallı babamı ağlatmışsın
İhtiyarcık ak bürçekli anamı sızlatmışsın
Kardeşim Kıyanı öldürmüşsün
Akça yüzlü yengemi dul eylemişsin
Ela gözlü bebeklerini öksüz koymuşsun
Bırakır mıyım seni
Kara çelik öz kılıcımı çekmeyince
Tepeli börklü başını kesmeyince
Alca kanını yer yüzüne dökmeyince
Kardeşim Kayanın kanını almayınca
Bırakmam

dedi. Tepegöz de burada söylemiş, der:

Kalkıp yerimden doğrulayım derdim
Kudretli Oğuz beyleriyle ahdimi bozayım derdim
Yeniden doğanını öldüreyim derdim
Bir defa adam etine doyayım derdim
Kudretli Oğuz beyleri üzerime toplanıp gelsin derdim
Kaçıp Salahana Kayasına gireyim derdim
Ağır mancınığı taşla atayım derdim
İnip taş başıma düşerek öleyim derdim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni

dedi. Tepegöz bir daha söylemiş der:

Ak sakallı yaşlıları çok ağlatmışım
Ak sakalının bedduası tutmuş olacak gözüm seni
Ak bürçekli ihtiyarcıkları çok ağlatmışım
Gözünün yaşı tutmuş olacak gözüm seni
Bıyıcığı kararmış yiğitcikleri çok yemişim
Yiğitlikleri tutmuş olacak gözüm seni
Elceğizi kınalı kızcağızları çok yemişim
Bedduaları tutmuş olacak gözüm seni
Öyle ki çekerim ben göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
Gözüm gözüm ey gözüm yalnız gözüm

dedi. Basat kızıp yerinden kalkıverdi. Erkek deve gibi Tepegöz’ü dizi üzerine çökertti. Tepegöz’ün kendi kılıcı ile boynunu vurdu. Deldi, yay kirişini taktı. Sürüye sürüye mağara kapısına geldi. Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı Oğuz’a müjdeci gönderdi.

Ak boz atlara binerek koşturdular. Kudretli Oğuz ellerine haber geldi. At ağızlı Aruz Koca evine dört nala geldi, anasına Basat’ın sevinç haberini verdi,müjde, oğlun Tepegöz’ü tepeledi dedi.

Kudretli Oğuz beyleri yetiştiler. Salahana Kayasına geldiler. Tepegöz’ün başını ortaya getirdiler. Dedem Korkut gelip neşeli havalar çaldı, gazi erenlerin başına ne geldiğini söyleyi verdi Hem Basat’a dua verdi:

Kara dağa seslendiğinde cevap versin
Kanlı kanlı sulardan geçit versin

dedi. Erlikle kardeşinin kanını aldın, kudretli Oğuz beylerini yükten kurtardın, kadir Allah yüzünü ak etsin Basat dedi. Ölürn vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın.

( ALıntılar:http://efgan.tr.gg/Ana-Sayfa.htm)